Sınava giren 1 milyon 30 bin 195 öğrenci ve ebeveyn için dün sonuçların açıklanması ile doğru karar verme ve tercih yapmayı gerektiren önemli bir süreç başladı. Bu süreçte öne çıkan ve dikkat edilmesi gereken noktaları 3 madde ile özetlemek gerekirse şunları söyleyebiliriz; süreci doğru yorumlama, çocuğumuzun ilgi ve beklentilerini doğru anlama, ebeveyn olarak doğru bir başarı algısına sahip olmak ve bu doğrultuda çocuklarımıza doğru mesajları iletebilmek.
Süreci doğru yorumlama, elimizde olan somut sonuçları yani sınav sonucunun bilincinde olmayı gerektirir. Ne yazık ki sistem bir seçme sistemi olması nedeniyle tercih süreci, ebeveynleri alınan puan üzerinden okulları seçmeye yönlendirmektedir. Akılcı bir yaklaşımla çocuğunuzun puanına yakın olabilecek ve onun da beklentilerini karşılayan okulların geçtiğimiz yıllardaki tavan ve taban puanlarını incelemek, puanların ne kadar düşebileceği ile ilgili bir fikir sahibi olunmasını sağlar. Puan düşüşlerini beklemek yaratacağı belirsizlik hissi nedeniyle hem öğrenci de hem de ebeveyn için bir stres kaynağı olabilir. O nedenle alınan puana göre tercih yapmaya çalışmak önemlidir.
Süreç içinde önemli olan ikinci nokta öğrencimizin ilgi ve beklentisini doğru anlamaktır. Bu, tercih döneminden çok önce yani ortaokul sınıflarından başlayarak çocuğunuzun gittiği okul ile iş birliği içinde tespit edebileceğiniz bir durumdur. Öğrencinin akademik durumu, sosyal duygusal gelişimi, merak ve ilgi alanları, nasıl bir lise ortamında mutlu ve üretken olabileceği ile ilgili anne ve babaya fikir verir. Okulun akademik anlamda zorlayıcı oluşu, konumu, dil programı, sunduğu sosyal ortam ve etkinlikler, meslek seçimi ve üniversiteye yerleştirme konusundaki uygulamaları öğrencinin ilgi, yetenek ve eğilimleri göz önünde bulundurularak mutlaka öğrenci ile birlikte gözden geçirilmelidir. Bu süreçlerde öğrencinin kabulünün mutlaka alınması, anne ve babanın isteklerine göre yönlendirme veya zorlama olmaması ayrıca önem kazanmaktadır.
Öne çıkan konuların bir diğeri de doğru bir başarı algısına sahip olabilmek ve bu konuda verdiğimiz açık veya kapalı mesajlarımızın çocuklarımıza doğru şekilde ulaşmasını sağlamaktır. Aklımızdan çıkarmamamız gereken nokta bu sınavın ve sonucunun “başarı “tanımımızı tek başına oluşturmaması gerektiğini bilmektir. Başarı nedir? Kimler başarılıdır? Hayat başarısı ve akademik başarı arasındaki ilişki tam olarak nedir? türündeki soruların ebeveynler tarafından düşünülmesi ve doğru anlaşılması tercih sürecinden çok önce çocuğumuz okula başladığı ilk yıllarda önem kazanır ve yıllar içinde önemini korur. Sınavdan alınan puan bu sisteme göre yetersiz kalıyorsa ebeveyn olarak bu süreçte çocuklarımıza vereceğimiz açık ve kapalı mesajlar onların benlik algılarını ve özgüvenlerini olumsuz olarak etkileyebileceğinden kurduğumuz cümlelere ve konuşurken kullandığımız beden dilimize ayrıca dikkat etmemiz gerekir. Ortaokuldan mezun olmuş ve liseye gitmeye hazırlanan bir öğrencinin geliştireceği daha birçok yetkinlik bulunmaktadır o nedenle peşin hükümlü davranmak çocuğunuza bu dönemde yapabileceğiniz en büyük haksızlıktır.
Sonuç olarak, bu sınav ve sonucu hiçbir şeyin sonu değildir, çocuklarımızın önlerinde uzanan ve onların gelişimlerine ortam sağlayarak sayısız fırsat sunacak uzun bir lise hayatı vardır. Önemli olan onların başarı algısını olumsuz şekilde değiştirmemek, arzu ettikleri okula puanları yetmediği için gidememeleri durumunda gidecekleri lisenin de onlara sayısız fırsatlar sunabileceğini doğru anlatmaktır.
Bu vesile ile sevgili öğrencilere güven dolu bir ortamda mutlu ve üretken bir lise hayatı dilerken tüm ebeveynlere bu süreçte sakin kalmalarını ve akılcı bir tutumla durumu değerlendirip doğru aksiyon almalarını öneririm.
Unutmayalım “Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değil.”