Toplum olarak ilerleyebilmenin ana gerekliliklerinden birinin okullarımızda verilen eğitim ile doğrudan ilişkili olduğu şüphesiz herkes tarafından kabul edilmiş bir gerçektir. Okullarda verilen eğitimin hedef kitleye etkili şekilde aktarılmasında ise öğretmene düşen sorumluluğun önemi, öğretmenin niteliği ve yeterliliği konusunu eğitim dünyasının gelişime ve değişime açık sabit gündem maddelerinden biri haline getirmiştir. Özellikle son 30 yılda gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmeye çalışılan düzenlemeler bu konunun hala gelişime ve değişime açık yönüne vurgu yapmaktadır. 1998 yılında öğretmen yetiştirme alanında YÖK tarafından yapılan yeni düzenlemeleri bu konuya örnek olarak gösterebiliriz. 1999 yılında MEB ve üniversite temsilcilerinden oluşan “Öğretmen Yeterlilikleri Komisyonunca”, “eğitme-öğretme yeterlilikleri”, “genel kültür bilgi ve becerileri” ve “özel alan bilgi ve becerileri” ana başlıklarından oluşan yeterlilikler belirlenmiştir. Bugün MEB Öğretmen Performans Değerlendirme Yönetmeliği performans değerlendirmesinin amacını öğretmenin görevindeki gayret , verimlilik ve başarısının tespit edilmesi , bilgi ve beceri düzeyinin belirlenerek gerekli eğitim ihtiyacının tespit edilmesi ve buna yönelik tedbirlerin alınması olarak ifade eder (10). Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi performans değerlendirme ve eğitim ihtiyacının tespit edilerek tedbir alınması mesleki gelişim konusunu da planlanması gereken bir süreç olarak masaya yatırır. Performans değerlendirme devlet okullarında MEB tarafından belirlenen yönetmelik gereği düzenlenen sistematik formlar ve yeterlilik sınavları ile ölçülür. Türk eğitim dünyasında eğitimde kalite kavramına farklı bir bakış açısı getiren özel okullar ise özellikle son 20 yıllık zaman dilimi içinde öğretmenlerin performanslarını değerlendirme ve mesleki gelişimlerini destekleme konularında benimseyebilecekleri farklı yaklaşımları uygulamaya başlamışlardır. Özellikle 2000’li yılların başında, özel okullar arasında rekabetin ve kaliteli öğretmen arayışının artması ile birlikte öğretmen performans değerlendirme, sistematik yaklaşımlarla süreç odaklı bir oluşuma adapte olmuştur. Elbette burada sözünü ettiğimiz rekabet kavramını “ en özgün yöntem , teknik ve yaklaşımlarla en kaliteli eğitimi öğrenciye sunma ve fark yaratarak öne çıkma ” olarak almak gerekir.
Okullar çesitli sebeplerden ötürü, kapsamlı öğretmen degerlendirme sistemleri gelistirmeye ya da entegre etmeye yatirim yapsalar da, bu sistemin tek bir nihai amaca odaklanmasi gerektigi yaygin bir kabul görür, bu amaç öğrencinin öğrenmesidir. Öğrencinin ögrenmesine katkida bulunan pek çok etmen olsa da, hiçbiri öğretmenden ve öğretmenin sinifta ve okulda ne yaptiğindan daha önemli degildir. Bu nedenle, öğrencinin basarisini artirmak için eğitim-öğretime yapilmasi gereken en önemli yatirim,öğretimin niteliğini artirmak için yapilan yatirimdir. Bu da çogunlukla hizmet öncesi eğitim ve sürekli mesleki gelisim yoluyla olur. Dolayisiyla, bu durumun okullar ve sistemler için yarattığı zorluk, en büyük varlikları olan öğretmenlerin mesleki gelisimine doğru yatırımları yapabilmektir.
Amerika kökenli eğitim kuruluşu AASA ( The School Superintendents Association) web sayfasında son 10 yıllık period içinde Kansas Üniversitesi başta olmak üzere bir çok üniversitenin öğretmenlerin performans değerlendirme süreçlerinde kullanılmaya başlanan yeni yöntemleri değerlendirdiğini ve “ Öğretimsel Koçluk “ denen yaklaşımın bu süreçte kullanılan eski tip metodların yerine geçtiğini belirtmiştir.
“ Öğretimsel Koçluk “ kavramını fonksiyonel detayları ile ele almadan ve koçluk çerçevesi ile ilişkilendirmeden önce bu kavramın öğretmenlerin performans değerlendirme süreçlerinde nasıl kullanıldığına bakalım.
Öğretimsel Koçluk Sürecinin Genel Hatları
“Öğretimsel koçluk”, odağına öğretim uygulamasını alan, insanlar arası iletişimi verimli bir biçimde kullanan ve uygulamaya dönük bir süreçtir. Öğretimsel Koçluk süreci döngüseldir, ortam ve gizlilik açısından mesleki öğrenme ile ilgili sohbetler için öngörülen yönergelere uygun hareket edip öğretmen ile koçu arasındaki ilişki güven temeline oturmaya başladıkça daha doğal hale gelir. Ders gözlemini odağına alan bu süreçte “ akran koçluğu “ ön plana çıkar; yani öğretmene koçluk yapacak kişinin aynı pozisyonda olması önem kazanır. Aşağıdaki döngüde görüldüğü gibi öğretimsel koçluğu;
- Gözlem öncesi görüşme
- Gözlem
- Gözlem sonrası görüşme basamakları ile şekillenir.
Döngüsel yaklaşımın hedefinde olan öğretimsel koçluğun başarı ile uygulanması ise bir takım becerileri gerektirir.
Öğretimsel koçluk ile ilgili yetkinlikler;
- Etkili dinleme
- Etkili soru sorma
- Sessizliğin gücünü kullanma
- Teyit Edici Açımlama
- Faydalı ve Kullanışlı Geribildirim
Öğretimsel koçluk sürecinin öğrenci başarısını maksimum düzeye çıkarma adına öğretmenlerin potansiyellerini destekleyen önemli araçlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Burada sözü edilen öğrenci başarısını maksimum düzeye çıkarma amacı ise öğretmenlerin ulaşmaya çalıştığı en üst seviye hedefe işaret eder. Eğitm dünyasında 40 yılı aşkın süredir öğretmen eğitimcisi, danışman ve yazar olan Steve Barkley “Instructional Coaching with the end in mind” kitabında perspektifini değiştirdiğinde, yani öğretmeni gözlemlemenin yanı sıra öğrenciyi ve davranışlarını gözlemlediğinde kendisine şu soruyu sorduğunu söylüyor. “Öğrenciler öğretmenin onlar için koymuş olduğu amaca ulaşmak için mi çalışıyorlar?”(11). Eğer öyle ise öğretmenin yaptığı ile öğrencilerin öğreniyor olduklarını gösteren öğrenme kanıtları arasındaki ilişki nedir? Eğer bu kanıtlar yoksa öğretmenin sınıf içinde yaptıklarını sorgulamanın ve daha neler yapabileceği konusunda çıkarımlar yapma zamanı gelmiştir. Bu aslında öğretimin temelini oluşturan bir “aha anıdır. Bu “aha “ anının öğretimsel koçluğun ortaya çıkmasında nasıl etkili olduğunu ise aynı kitabın“ The Genesis of Student Achievement” başlıklı paragrafında şu cümle ile açıklar “ Öğretmenlerin eğitimcisi kimliğimle , öğretim kavramına bakış açısındaki odağın değişimi, yani bir başka deyişle öğretme eyleminden öğrencinin öğrenme eylemine doğru ilerleme öğretmenlik mesleğinde koçluk, fasilitasyon, işbirliği ve farklılaştırılmış öğretim uygulamalarının ortaya çıkması için önemli fırsatlar yarattı.” (Önsöz) Öğrencinin öğrenme sürecine ilişkin bu bakış açısı, öğretmenin bu süreçde yeri geldiğinde fasilitatör şapkası ile yeri geldiğinde ise koçluk yetkinlikleri ile öğrencilerin öğrenme yolculuklarında onların bağımsız öğrenmelerini destekleyecek şekilde davranmasını da sağlar. Koçluk yetkinliklerinden bahsetmişken şu saptamanın da altını çizmek isterim. Uzun yıllardır öğretmen performansını geliştirme adına sınıfta yüzlerce ders gözlemi yapmış bir eğitimci olarak koçluk yetkinlikleri ile zenginleştrilmiş, öğretmenin kişisel ve mesleki gelişimini önemseyen ve geliştiren bir performans değerlendirme sistemi ile desteklenen bir öğretmenin öğrenci başarısını arttırma konusunda daha motive ve daha etkin olduğunu ifade etmek isterim.
Okul sistemi çerçevesinde bu durumu değerlendirdiğimizde, okulun yönetim tarzı ile öğrenci başarısı arasında doğrudan bir bağlantı olduğu fikri ortaya çıkar. Her öğrencinin başarı seviyesini nihayetinde kendi tercihleri ve eylemleri belirlese de, bunlar öğretmenlerin eylemlerine doğrudan dayalıdır. Öğretime dair davranışları değiştirmek için, okul topluluğundan ve okul liderliğinden yeterli destek alınmalıdır. Bu ayrımın bilincinde olan bir okul yönetim modeli ile sadece öğretmen performansı değil öğrenci başarısı da artış grafiği gösterir.
Bir öğretmenin nihai amacının öğrencinin etkin şekilde öğrenmesini sağlamak olduğu düşünülürse liderlik davranışlarındaki değişim yani okul yönetimlerinin bu süreci ele alış şeklindeki değişim tüm süreci etkileme gücüne sahiptir. Akran Koçluğu ve mesleki gelişim çemberleri kültürüne sahip bir okulda öğretmen davranışlarındaki değişim hemen kendini gösterir. En önemli değişim öğretmenin zihniyetinde oluşan değişimdir. Böylesi bir kültürde öğretmen kendi mesleki gelişiminin sorumlusudur ve bu sahiplenme şüphesiz etkili ve gerçek anlamda ihtiyaca yönelik bir mesleki gelişim planının da temelini oluşturacaktır.