11 Eylül Pazartesi günü başladığımız yeni akademik yılın bir haftasını geride bıraktık bile. İlk günün hem öğretmenler hem de öğrenciler için biraz da bilinmezlik kaynaklı heyecanı geride kaldı. Tanışmalar tamamlandı, artık yavaş yavaş sınıf rutinlerinin oturacağı, yıllık planlara göre akademik çalışmalara başlanacak dönemlere giriş yapıyoruz. Sınıf kurallarının uygulanması, rutinlerin yerleştirilmesi ve konu anlatımları ile müfredatın derinlerine inme çalışmalarının yanı sıra öğretmenlerin bu dönemlerde ajandalarında bir diğer önemli gündem maddesi de öğrencileri ile kuracakları bağın temellerini atmak olur. Öğretmen kapsayıcı tutum ve davranışları ile öğrenmenin en önemli bileşenlerinden biri olan güven duygusunu sınıf içine yerleştirmeye başlar bu günlerde. Öğretmene güvenmek, sınıf ortamında önce kabul sonra değer gördüğünü hissetmek çocuk veya gencin “öğrenme” için gereken zihin durumuna geçmesini sağlar. Böylesi bir zihin durumu ile öğrenci başarısızlık durumunda öğretmeni tarafından her zaman destekleneceğini asla sınıf içinde yargılanmayacağı ya da eleştirilmeyeceği ile ilgili kuvvetli bir hissiyata sahip olur. Güvene dayanan ve temelleri bu ilk haftalarda atılmaya başlanan bu bağ kurma süreci uzun ve değişken bir süreci kapsar. Öğrenci zaten öğretmeni ile bağ kurmaya ihtiyaç duyar ancak zemin bazen o kadar kaygan şartlar da bazen o kadar değişkendir ki sağlam bağlar kurmak her iki taraf için de biraz zaman biraz da emek gerektiren bir süreçtir.
Sosyal duygusal öğrenme sürecinin en önemli aşamalarından biri olan bağ kurma konusunda bir öğretmenin neler yapabileceklerinden bahsetmek gerekirse temel olarak aşağıda belirtilen maddeler kapsamında düşünmek ve aksiyon almak önemli olacaktır.
- Bir öğretmenin en temel sorumluluğu sınıf içinde güven duygusunu oluşturmaktır. Öğrenci her koşul altında öğretmeni tarafından destekleneceği ile ilgili bir kesin bir yargıya sahip olmalıdır.
- Her öğrencinin öğrenme hızı ve stili birbirinden farklıdır. Bunun bilincinde olan öğretmen öğretim yöntemlerini sınıf içinde farklılaştırır ve bu yolla öğrencisinin öğrenmesini destekler.
- Her öğrenci sadece öğrenme stilleri ve hızları konusunda değil kendilerini ifade biçimlerinde de birbirlerinden farklıdır. Daha içe dönük, sınıf içi çalışmalarda sessiz kalma eğiliminde olan bir öğrenci öğretmeni ile kurduğu güvene dayalı bağ sayesinde sesini duyurmaya gayret gösterir.
- Öğretmenin sevgide cömert önyargı ve eleştiriden uzak tavrı öğrencinin sevgi ve güven duymasını sağlar.
- Öğretmenin öğrenci ile duygudaşlığı olumlu ilişkiyi destekler.
- Farklı fikirleri, yaratıcı düşünceleri destekleyen bir öğretmen öğrenci ile olumlu bağ oluşturma konusunda sağlam adımlar atar. Özellikle ergenlik dönemindeki gençler için fikirlerinin farklı da olsa desteklendiğini görmek onların benlik algısı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Bir ergenle kurulacak güven ilişkisinin temelinde dinlemek ve kabul göstermek bulunur.
Bu noktaları göz önünde bulunduran, güven duygusunu ve olumlu bağ kurmayı önemseyen bir öğretmenin sınıfındaki atmosfer tamamen değişir ve pozitif bir hal alır. Çünkü bir öğretmen hangi duyguyu beslerse, sınıf içinde o duygu veya duygular gelişir.
Sonuç olarak şunu söylemekte fayda olduğu düşüncesindeyim. İyi bir öğretmen olmak için müfredatı öğretmek yeterli değildir. Aynı zamanda, kapsayıcılığınız, açık kalbiniz ve olumlu dil kalıbınız ile yıllar sonra iyi ki öğretmenim olmuş cümlesinin de öznesi olmanız önemlidir.
Tüm öğretmenlere öğrencileriyle anlamlı anlar geçirecekleri, hedeflerine ulaşacakları verimli bir hafta diliyorum.